[Özgür Gündem, Nöbetçi
Eş Genel Yayın Yönetmeni, 5 Haziran 2016]
Kendi özgürlüğünü kendisi yaratan gazete
Türkiye her zaman dünyada basın özgürlüğünün
en zayıf olduğu ülkeler listesinde yer aldı. Cumhuriyet devriminin ikinci
yılından itibaren yöneticiler cezayı bir numaralı politika aracı olarak
benimsemekte birbirlerini aratmadılar. Muhalefete ceza, iktidara cezasızlık!
Şiarları bu oldu. Azadiye Welat gibi Kürtçe yayımlanan gazetelerin
çalışanlarına verilen cezaların miktarı bugün de yıllara değil, yüzyıllara
uzanıyor. Özgür Gündem geleneği, kirli savaşın önde gelen kurbanlarından biri.
Gazetenin adındaki “Özgür” sözcüğü, fiilî bir durumu değil, bir direnci imliyor.
1994 yılında bir gün sokakta arkadaşım Sezai
Sarıoğlu’na rastladığım ânı unutmam mümkün değil. Bir şokun içindeydi Sezai. O
zamanlar Kumkapı’da olan gazete binasından geliyordu. Binada yanlış
hatırlamıyorsam sabahın erken saatlerinde bombalar patlatılmış, gazetenin bir
çalışanı ölmüştü. Gerçekte bina denebilecek bir şeyin kalmadığını söylüyordu Sezai.
Sonra bizler de gidip gördük, yangın yeri gibiydi, şimdiki Sur, Cizre, Silopi
“bina”ları gibi, simsiyah, paramparça. Evet, 90’lı yıllardı, Tansu Çiller Başbakan,
Mehmet Ağar da her ney ise o. Sonra Özgür Gündem’i her kapatılışında başka bir
adla okuduk. Dönem dönem dayanışma yazarlığı girdi devreye.
Özgür Gündem için mesele hiçbir zaman davalardan,
tutuklanmaktan, içeride yatmaktan ibaret kalmadı. Arkadaşlar her an tehdit
altında yaşadılar, ölümü göze aldılar. Ve her saldırıda gazeteyi çıkarmaya
devam ettiler. Fransızların “Canard Enchainé”si gibi bir efsanedir bu gazete
artık. Sedat Yılmaz’ın “Press” adlı filmi bu tarihsel olgunun en iyi
anlatıcılarından biridir.
Devletin uyguladığı baskılar tam ters
sonuçlar verebiliyor. Buna daha önce kadınların yükselişiyle ilgili olarak
değinmiştim. Şöyle oluyor: Bölgede kadın eşbaşkanlar, ister parti örgütlerinin
ister belediyelerin eşbaşkanları olsun, görevde biraz kaldıktan sonra
tutuklanıyorlar. Öyle ki, eşbaşkanlık görevi için deneyimli kadın arkadaş
bulmak imkânsıza yaklaşıyor. Dolayısıyla, pek bir sosyopolitik deneyimi olmayan
kadınlar, evkadınları, günün birinde göreve gelmek ve kendilerini sosyal birer
birey olarak yetiştirmek durumunda kalıyorlar. Kürt hareketi Türkiye’de
yetişkin kadın oranının en yüksek olduğu harekettir ve bunda devletin de böyle
negatiften bir katkısı vardır.
Benzer bir biçimde, gazete çalışanları durmadan
tutuklanan Özgür Gündem çoktandır bir gazetecilik okuluna dönüşmüş durumda. Bu
da gazeteye başka bir dinamizm kazandırıyor. Şu aralar nöbetçi eş genel yayın
yönetmenliği olanağını sağlaması da bizler için okul saatleri gibi. Ve tabii adalet
mensupları da deneyim kazanmamıza katkılarını esirgemiyorlar. Bu toplumun bu
gazeteye özgürlük borcu varmış, ne gam.